30 Kasım 2015 Pazartesi

TEŞEKKÜR DOLU VEDA YAZISI

       Bu yazıda Kobe'nin yaptıklarından bahsetmek istemiyorum. Bütün rekorları nasıl altüst ettiğinden de bahsetmek istemiyorum. Kazandığı 5 şampiyonluktan, 17 defa All-Star seçilmiş olmasından, MVP sezonundan, Nba tarihinin en fazla sayı atan 3. oyuncusu olmasından, bir takımda 20 seneden fazla oynayan tek oyuncu olmasından da bahsetmek istemiyorum. Tek bir twit ile konuyu geçiştirmek  istemiyorum.  Sadece teşekkür etmek istiyorum. Bana yaşattıklarından  dolayı teşekkürlerin en büyüğünü etmek istiyorum. Bu öyle bir yazı olacak. Teşekkür dolu, bana kattıklarını anlatan bir veda yazısı...

 
        30 Kasım 2015. Bugünün her zamanki pazartesilerden biri olması gerekiyordu aslında. İş dolu bir haftaya lanet ederek kalkacağım, sıradan bir pazartesi olması gerekiyordu... 7.15 de çalan ilk alarmı susturduktan sonra her zamanki gibi telefona  gelen bildirimlere baktım. Nba App'ten gelen tek bir bildirim; Yine kim sakatlandı acaba diye düşünürken o yazıyı gördüm. " Kobe Announces This Will Be His Last Season "

   



“Sevgili Basketbol,
Babamın çoraplarını kıvırıp top yaptığım
Andan itibaren
Ve hayali şutlarla
Maçı kazandıran basketleri attığımda
Great Western Forum’da*
Tek bir şeyin gerçek olduğunu biliyordum:
Sana aşık olmuştum.
Öyle derin bir aşktı ki sana her şeyimi verdim-
Aklımdan, vücuduma
Tabiatımdan ruhuma.
Sana delice aşık
6 yaşında bir çocukken
Tünelin bitişini asla göremedim.
Sadece kendimi,
Tünellerden kaçarken görüyordum
O yüzden koştum.
Sahanın bir ucundan bir ucuna,
Her topun ardından.
Benden mücadele istedin
Ben yüreğimi verdim
Çünkü her zaman daha fazlası geldi geri
Tere ve acıya rağmen oynadım
Mücadele beni çağırdığı için değil
SEN çağırdığın için
Her şeyi SENİN için yaptım
Çünkü bu
Biri senin bana yaptığın gibi bu kadar yaşıyor hissettirdiğinde
Yapacağın şeydir.
Sen 6 yaşında bir çocuğun Laker hayalini gerçekleştirdin
Ve bu yüzden seni her zaman seveceğim.
Ama seni bu kadar saplantıyla sevemeyeceğim daha fazla.
Bu sezon benim verebileceğim son şey.
Kalbim yaralanmalara dayanabilir,
Aklım eziyeti kaldırabilir
Ancak vücudum elveda demenin zamanı geldiğini biliyor.
Ve bunda bir sorun yok.
Seni bırakmaya hazırım
Böylece ikimiz de birlikte geçireceğimiz son zamanların tadını çıkarabiliriz.
İyisiyle kötüsüyle.
Birbirimize
Verebileceğimiz her şeyi verdik.
Ve ikimiz de biliyoruz ki, sonrasında ne yaparsam yapayım
Ben hep o çocuk olacağım
Çoraplardan top yapan
Köşede bir çöp kovası
Maçın bitimine 5 saniye
Top benim ellerimde
5.. 4.. 3.. 2.. 1.
Seni her zaman seveceğim,
Kobe”
*Los Angeles’a yakın bir kentteki spor salonu.
**Çeviri Trendbasket.net tarafından yapılmıştır.
         İçimi kaplayan bir hüzün.. Gerçi sezon başından beri bu sene bırakacağını belirten hareketler yapmıştı Kobe. MSG'de New York taraftarına veda eder bir şekildeki tavırları, bunu pekala belli ediyordu.Bir şekilde hissediyordum işte. Hani sevdiğimiz insanların bizi bırakacağını hissederiz ya, böyle hani " İçime öküz oturdu" deriz, aynı o duygu vardı işte. Her zamanki gibi doğru çıktı. "O duygu" Yine yanıltmadı... Kendime gelince hemen aklıma burası geldi. Bu blog. Yazdığım yazılar. Berbat bir dille yazılan, ( Ve hala yazılmakta olan.. RIP Türkçe ) sonuna kadar arkadaş ve aile desteği aldığım ( hepinize sonsuz teşekkürler ), içimdeki basketbol konuşma arzusunu kısmen bastırmak için açtığım, şimdilerde yazmak için ne zaman ne de o eski arzumun olmadığı,  zamanında 2-3 kişi yazdıklarımı okuduğu için havalara uçtuğum bu blog geldi. Yazdığım ilk yazı  basketbolu nasıl sevmeye başladığım ile alakalıydı. Sabahın 5'inde sevinçten havalara uçtuğumdan bahsetmiştim. Kobe'den bahsetmiştim...

          13-14 yaşında tutkusu olmayan bir çocuktum. Gerçi hala aradığım tutkuyu bulamamış olsam da o zamanki halim daha vahimdi. Hayatın akışına kapılıp giden bir çocuktum. Hiçbir şeyin hayalini kurmayan ya da hiçbir şeyin peşinden sonuna kadar gitmeyen biriydim. Yeni yeni basketbol izlemeye başlamıştım. Anne teşvikleri ile zamanında NTV'den yayınlanan gece 21-22'de yayınlanan  Kaan Kural- Murat Kosova/ Murat Murathanoğlu anlatımları Nba maçlarını izlemeye başlamıştım. Hangi maç olduğunu tam olarak hatırlamasam da bir adam vardı. Çenesini dışarıya çıkarmış, yumruğunu  sımsıkı bir şekilde sıkan bir adam... Hırsı ile her şeyi yapabilecek gibi gözüken bir adam vardı ekranda. Yapmıştı da. Son saniyede maçı takımına getirmişti. Neredeyse imkansız bir şutu sokmuştu Kobe. Ve işin ilginç tarafı, maç sadece normal sezon maçıydı. O maçların aynısından 81 tane daha vardı ve bu adam 10 sezondur zaten bu ligdeydi. Yayında başarılarından bahsediyorlardı.Ne kadar büyük bir oyuncu olduğundan. Öyleyse ne gerek vardı ki bu maçı bu kadar önemsemeye? Sıradan bir maç değil miydi zaten?
         
            İşte Kobe için öyle değildi.Ve hiçbir zaman da olmadı. Bunu her hali ile de belli ediyordu zaten. Her an önemliydi onun için. Sahada kaldığı her an onun en değerli anıydı. Her top için verebileceği en büyük mücadeleyi veriyordu. Birlikte çok büyük başarılar yakaladığı Shaq ile bu yüzden tartışmıştı ya zaten. Her yaz sonunda 15 kilo alıp kampa gelen Shaq'a yeteri kadar çalışmadığı için kızıyordu. Çünkü kendisi her gece, yaz bile olsa, kalkıp şut attı. Saatlerce... Ve tahammül edemediği tek bir şey vardı; Tembellik.

            Sahip olunan şeyleri yeterli görmeyip, her zaman daha fazlası için çalışmayı Kobe'den öğrendim ben. Hiçbir zaman yeteneğine arkasını yaslayan sıradan bir basketbolcu olmadı Kobe. Her zaman daha fazlasını istedi ve bunu sadece istemekle de yetinmedi. Uğrunda çalıştı. Çok çalıştı. Ve kendini lise yıllarında formasını giydiği, hayranı olduğunu,  basketbol tarihinin en iyi oyuncusu olan Michael Jordan  ile kıyaslanırken buldu. Hepimize kalpten inandığımız, arzuladığımız şeylerin peşinden sonuna kadar gidersek ona ulaşabileceğimizi gösterdi. En iyisi olabileceğimizi gösterdi. Ve belki yıllardır almam gereken hayat dersini bu sabah aldım ben. Şimdi aldım. Bu yazıyı yazarken. Kobe sayesinde aldım...

            Gelelim basketbola. Bana ve benim gibilere basketbolu o kadar çok sevdirdi ki Kobe, gecenin 3'ünde 4'ünde kalkıp maç izledik biz.Onun maçını. Ya da keyifli geçeceğine inandığımız ve televizyonda verilen herhangi bir maçı.Hatta sayesinde o kadar çok sevdik ki Nba'i, Amerikalılardan daha çok sevdiğimizi bile düşünüyorum. Biliyorum ki maçlar gecenin köründe olsa onlar kalkıp bu maçları izlemezlerdi. Gerçekten bak.  Biz izledik ama. Ve izlemeye de devam ediyoruz. Basketbolun topu çemberden geçirmekten çok daha fazlası olduğunu gösterdi. Saygı duyulması gereken bir spor olduğunu gösterdi. Ve izlemesi, oynaması, dünyanın en keyifli şeyi olduğunu gösterdi bizlere. Hiçbir zaman yılmamız gerektiğini gösterdi. Hatta bazı şeylerin tek başına yapılamayacağını bile gösterdi. İlk yıllarında takım arkadaşları ile iyi iletişim kuramayan o adam, Lakers'ta basketbol ile büyüdü, olgunlaştı ve lider oldu. Hepimizin hayatımızın bir yerinde olması gereken adam oldu.

              Yazmam gerekenlerin hepsini yazdım mı gerçekten bilmiyorum. Muhtemelen yazmadım da ama bir şekilde içimi rahatlatmam lazımdı. Teşekkür etmem gerekirdi sana. En azından bana kattıklarından bahsetmem lazımdı. Ve ben biliyorum ki o tutkuyu bulduğum an, senin yolundan gidicem. Senin gibi sonuna kadar yılmadan çalışmaya devam edicem. Aynı senin gibi...

              Şimdi son bir sezon kaldı önünde. Playoff oynayacağın son bir sezon ne kadar yakışırdı ama sana! 60 maç kadar daha izleyeceğiz seni. Onca maç sonrasında son 60 maç... İçin rahat olsun güzel adam. Bir basketbolcunun yapabileceği her şeyi yaptın. Benim gibi milyonlarca insana bir sürü şey kattın. Sonsuz teşekkürler sana. Basketbolun için, bana olmam gereken insan olma yolunda en büyük rehber olduğun için sonsuz teşekkürler sana. Bu zamana kadar izlediğim her an dediğim gibi sezonun sonuna kadar yine aynı şeyi söyleyeceğim; " Gelmiş geçmiş en iyi basketbolcusun Kobe!"        
        

     

28 Ekim 2014 Salı

2014-2015 Nba Sezonu Değerlendirmeleri : Cleveland Cavaliers



          
             
 Gelenler : David Blatt ( Coach )  Kyrie Irving ( yeni sözleşme ) LeBron James ( F ) James Jones ( SF ) Mike Miller  ( G )  Kevin Love ( F-C ) Shawn Marion ( F )  Keith Bogans  ( G ) 

           Gidenler :   Andrew  Wiggins ( F ) Anthony Bennet  ( F )


                Şüphesiz ki sezonun en flaş takımı Cleveland Cavaliers. LeBron James'in yazın aldığı flaş karar ile " Evine " geri dönmesi , Kevin Love takası , hatta daha öncesinden inanılmaz düşük bir şans ile draftan  yine 1. sırada seçme hakkı kazanmaları ile Nba'in yaz gündeminin ana malzemesi oldular haklı olarak.

                Her şey Cavs'ın Wiggins i 1. sıradan seçmesi ( seçebilmesi ) ile başladı desek çok da yanlış olmaz aslında. Wiggins'in takıma gelmesinin ardından James'in flaş eve dönüş kararı ile Cavs bambaşka bir takım haline dönüştü. Önlerindeki 2 seçenekten biri olan , Wiggins'i takaslama ya da elde tutma seçeneğinden ilkini tercih edilen Cavs , Kevin Love takası ile aynı 2010 Heat' de olduğu gibi James önderliğinde " Big-Three" yi kurdu ve yeni sezon için en merakla beklenen takım haline dönüşmüş oldular. Hatta belki de en büyük şampiyonluk adaylarından biri desek çok da yanlış olmaz. Yeni Cavs hali ile 2010 -2014 arası Miami Heat karşılaştırılıyor. Bu karşılaştırmalar çok da haksız sayılmaz aslında. Fakat yeni Cavs'ın 2010- 2014 Heat' e göre artıları ve eksileri neler ?

              Öncelikle Cavs 2010 -2014 Heat' e göre biraz daha farklı bir takım. Heat'in inanılmaz ön
alandaki topa baskı kurma özelliğine sahip değil kesinlikle. Ya da aynı şekilde bir hızlı hücum takımı da değiller fakat çok daha üstün özellikleri oldukları kesin. Shawn Marion ve Love ile pota altı savunması konusunda ve aynı zamanda ribaund konusunda  Heat'e göre çok daha üstün özelliklere sahip durumda. Hücum organizasyonlarında ise aynı şeyler geçerli. Love şuan ki form durumu ile Bosh'tan çok daha yönlü bir oyuncu. Ama en büyük artı kesinlikle Kyrie Irving. Irving bu takımın potansiyelini belirleyecek asıl oyuncu diyebiliriz. İnanılmaz hücum becerilerine sahip bir oyuncu olması yanı sıra , çok da iyi bir oyun kurucu. Fakat topu elinde isteyen ve top elinde olunca oyuna etkisini yansıtabilen bir oyuncu Irving. Bu durum James'in performansını nasıl etkiler gerçekten merak ediyorum. Çünkü James bundan önceki takımlarında bir süper güç olmasının yanı sıra oyunu adeta bir PG gibi yöneten , hücumlara yön veren isimdi. Aynı zamanda en verimli olduğu diziliş kendisi + 4 şutör dizilişiydi. Bu kurgu Irving varken nasıl olacak ya da hangi sıklıkla olacak bilmiyorum gerçekten. Burada da iş Koç David Blatt de bitiyor. Sezon başladığında bu 3 yıldızından nasıl olup da en yüksek verimi alacak merak ediyorum.


               Evet Cavs sezona büyük bir güç olarak giriyor. Harika bir oluşum ile giriyor. Fakat bahsettiğim bu soru işaretlerine ne zaman ve nasıl cevap bulacakları sezon sonundaki konumlarını belirleyici faktör olacaktır. Bakalım James'in " Eve Dönüş " macerası beklediği gibi olacak mı ?

             
             


         


2014-2015 Nba Sezonu Değerlendirmeleri : Boston Celtics




                  Gelenler : Marcus Thornton Tyler Zeller  Marcus Smart ( Draft ) James Young ( Draft ) Avery Bradley ( Yeniden sözleşme )

                 Gidenler : Kris Humphries



    Geçen senenin başında Koç Brad Stevens'ın gelmesi ile yeniden bir yapılanmaya giden Celtics için bu sene geçen seneye göre çok da farklı geçecek gibi gözükmüyor. Bunun nedeni ise yazın yapılan ya da daha doğrusu yapılamayan hamleler olarak söyleyebiliriz. 

    Celtics yaz dönemine oldukça büyük beklentiler ile girmişti. Öncelikle Rondo'yu kullanarak iyi bir
takas elde edip aynı zamanda serbest oyunculardan kendilerine iyi bir pay çıkarıp Draft'tan da yüksek sıralarda bir seçim hedefi içindeydi. Fakat evdeki hesap çarşıya pek uymadı. Rondo'nun bir türlü takaslanaması ve " Free Agent " dönemini boş geçmeleri beklentileri oldukça düşürdü. Draft konusunda ise sıralarına göre oldukça iyi bir seçim yaptılar diyebiliriz. Marcus Smart garanti diyebileceğimiz türden bir seçim. Potansiyelli bir oyun kurucu. Rondo'nun zaman için takımdan gitmesi ihtimali düşünülerek yapılmış bir seçim. Avery Bradley'nin takımda tutulması ve aynı zamanda Marcus Thornton gibi skorer bir kısanın takıma takılması özellikle kısa rotasyonunu oldukça geniş olmasını sağlıyor. Fakat geri kalan pozisyonlar için ise aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil. Çok genç ve yetenek olarak çok kısıtlı bir takım Celtics. Brad Stevens'ın gelmesi ile kısa vadede değil uzun vadede bir planlama içinde olduğu belli olsa da takımın hedeflerinin değişebilmesinin tek çaresi Rondo takası gibi duruyor.Eğer Celtics  sezon içerisinde Rondo takasını istediği şekilde yapabilse özellikle Doğu Konferansı'nın bu kötü durumu ile Playoff yapabilir diye düşünüyorum. Olur da bir gece oturup Celtics maçı izlemek isterseniz beklentilerinizi Marcus Smart'ı izlemek dışında tutmayın. 

27 Ekim 2014 Pazartesi

2014-2015 Nba Sezonu Değerlendirmeleri : Chicago Bulls


         Gelenler :  Pau Gasol ( F-C ) Nicola Mirotic ( F-C ) Doug McDermott ( F ) Cameron Bairstow ( F) Aaron Brooks ( G )

        Gidenler : Dj Augustin ( G ) Carlos Boozer ( F ) 


      Son 2 sezonda olduğu gibi Bulls bu sezona da yüksek beklentiler içinde giriyor. Derrick Rose'un son 2 sezonda gelen şansız sakatlarından sonra bu sezona nihayet eski formunda girecek olması , en azından eski performansına en yakın durumda olması ve gelen oyuncular ile birlikte Bulls bu sezona oldukça iddialı giriyor.

   Takımın yıllardır sorunu olan oyunu açacak bir dış skorer-şutör sorununa bu sezon için farklı bir
çözüm yolu bulmuş durumdalar. Sezon öncesi yapılan Pau Gasol ve Mirotic hamleleri Bulls hücumunu uzunların dış şut tehditleri üzerinden açılmasını sağlamak adına harika hamleler.  Pau Gasol'ün üst düzey pasör özelliklerinin yanı sıra Mirotiç'in dış şut özelliğinin bulunması , bu sezon Derrick Rose'un daha etkili oynamasında oldukça etkili olacaktır.  Rose'un Mvp olduğu dönemde bile takımın içeriye çok bağlı hücum sistemi ile ne kadar zorlandığını hepimiz hatırlıyoruz sanırım. Bu yüzden  Mirotiç ve Gasol hamleleri bu sorun için biçilmiş kaftan diyebiliriz. Takımın yıllardır alışılagelmiş savunma karakteri ve bu yeni hamleler sayesinde oldukça başarılı olacağına dair inancım tam. Tabi ki Bulls'u bekleyen en büyük soru işareti Rose'un ne kadar sağlıklı kalacağı ve ne kadar verimli olacağı. Eğer Rose beklenen seviyeye biraz olsun yakın oynarsa ve takım biraz olsun sakatlıklardan uzak kalırsa Bulls'un en azından konferans yarı finali görebileceğine inanıyorum. Yeni sezonu heyecanlı kılacak olan takımlarından biri olan Chicago Bulls bu sene zevkle izlenir.


2014-2015 Nba Sezonu Değerlendirmeleri : Miami Heat



           Gelenler Khem Birch (F) Shanon Brown (G) Danny Granger (G-F) Josh McRoberts (F) Andre Dawkins (G) Luol Deng (F) James Ennis (F) Larry Drew (G) Tyler Johnson (G)  Shawn Jones (F)  Shawne Williams (F)  Shabazz Napier (G)

           Gidenler :  LeBron James (F) Shane Battier (F)  Ray Allen (G)  Greg Oden (C)  Rashard Lewis (F) Toney Douglas (G)  Michael Beasley (F)  James Jones (G)  Roger Mason JR. (G)


     2010 yılında " Big Three " yi kuran Heat  4 yılda 4 final 2 şampiyonluk yaşayan kadrosu bu sene LeBron James'in kendi deyimi ile " Eve Dönüşü " ile dağılmış durumda. Fakat Heat için bu sezon kesinlikle yara sarma sezonu değil. 

   Özellikle diğer iki yıldızını Dwyane Wade ve Chris Bosh'ı kadroda tutarak onlar üzerine genç sayılabilecek bir oyuncu yapılanması içine girdiler. Sezon öncesi maçları bize gösterdi ki bu sene de Heat inanılmaz topa baskıları ile savunmayı ön alanda yapmaya çalışan  ve hızlı hücumu kovalayan işler sete döndüğünde ise Wade ve Bosh üzerinde varyasyonlar yapmaya çalışan bir takım olarak karşımıza çıkacaklar. Aslında oyun anlayışları son 4 sezonda James olmadan oynadıkları maçlardan çok da farklı olacak gibi gözükmüyor. Evet belki bu sene James'in yokluğunda şampiyonluk adaylarından biri değiller fakat işler kötü gitmez ise doğunun bu durumda rahat playoff yapabilecek bir takım. Bu sene farklı bir şekilde izlenmesi gereken , özellikle Wade ve Bosh'ın gösterdikleri duruş ile saygı duyulması gereken bir takım Heat. Bu senenin zevkle ve merakla izlenebilecek takımların arasında oldukları ise kesin. 

4 Haziran 2014 Çarşamba

NBA FİNALLERİ 2014 - İntikam Soğuk Yenen Bir Yemektir!

        Genelde çoğu filmde işlenen  bir konudur intikam duygusu. Filmde karakterimiz  geçmişte yaşadıklarının acısını çıkarmak için güçlenerek gelerek ortalığı birbirine katıp  intikamını alır. İşte bu senaryo bu sefer 2014 Nba finallerinde karşımıza çıkacak.

        Geçen senenin Nba finalistleri bu sene tekrar karşı karşıya geliyor. Eğer geçen seneki finalleri izlemiş iseniz, ne kadar harika bir seri olduğunu hatırlayacaksınızdır mutlaka.Özellikle  harika bir 6. ve 7. maç izlemiştik. 6. maçta Miami beklenmedik bir şekilde Ray Allen'ın sağ dipten attığı üçlük ile  maçı uzatamaya götürerek uzatma sonunda maçı kazanarak adeta serinin kaderini orada belirlemişti. Geçen seneye kıyasla 2 takımda da hatırı sayılır miktarda değişiklikler söz konusu. Öncelikle Miami Heat'ten başlayalım.

        Heat' de geçen seneye göre rotasyon olarak çok büyük değişiklikler yok aslında. Özellikle Brooklyn serisinden sonra Shane Battier'in de rotasyona dönmesi ile Heat geçen seneki rotasyonuna geri dönmüş durumda. Bench katkısı olarak da bu yıl Ray Allen'nın yanına Lewis ve kendini her konumda geliştiren Norris Cole katıldı. Andersen'in sonradan girip pota altı savunma konusundaki büyük katkısı bu yıl aynı şekilde devam etmekte. Peki Miami'de asıl ne değişti?

       Dwyane Wade ve Chris Bosh. Normal sezonda aralıklı olarak dinlendirilen Wade, geçen seneye kıyasla
 playoffları harika geçiriyor. Daha fazla sorumluluk alıp daha fazla verimli oynuyor. Belki de dinlenmişliğin vermiş olduğu enerji ile eski günlerindeki gibi maçı domine edebilecek performanslar ortaya koyabiliyor. Geçen seneye kıyasla James'in üzerindeki baskıyı oldukça hafifletebilen ve rakipler için büyük bir tehlike oluşturan bir unsur haline geldi Wade. Özellikle Indiana serisinde bizlere bunu çok net gösterdi. Çok akıllı oynayıp takımın skor yüıkünü çekmeye çalışarak  aynı şekilde harika bir savunma karakteri ortaya koydu.          
     
       Chris Bosh ise bu sene iyiden iyiye 3 sayılık tehdidini geliştirmiş durumda. Hücumun açılması açısından ve ekstra skor opsiyonu olarak  Bosh'un 3 sayılık tehdidi çok önemli bir konumda Heat için. Özellikle bu seri için konuşacak olursak, Bosh'ın dış şut tehdidi ile Splitter'ı boyalı alanın dışına çıkaracak olması Heat'in penetre hücumlarının verimliliğini çok daha fazla arttıracaktır. Bosh hala çok iyi bir savunmacı olmasa da  bir nebze de olsa işin savunma kısmında da kendini oldukça  geliştirmiş durumda. İyi bir pota altı savunmacısı olmasa da hırsı ve 2 yıldır oynadığı konum ile çok daha iyi bir savunmacıya dönüştü kesinlikle.

        San Antonio Spurs ise işin mental kısmında bambaşka bir seri geçirecek. Yazının başında belirtiğim intikam duygusu ile oynayacaklar bu seriyi. Bu duygu seri için hem avantaj hemde dezavantaj olarak dönüşebilir. Akıllar geçen senede kalıp kendi düzenleri dışında oynamaya başladıkları anda kaybeden taraf olacaklardır. Her ne kadar belki de Nba'in karakter olarak en sağlam, en olgun takımı olsalar da şampiyonluğu 40 saniyede yaptığınız hatalar ile kaybettiğiniz takıma karşı yine böyle bir seri oynuyorsanız her şey olabilir.

         Geçen seneye göre Spurs' deki değişimler sistem olarak değil bireysel olarak söz konusu. Her ne kadar
Kawhi Leonard beklenen gelişmeyi göstermemiş olsa da diğer yan parçaların her biri geçen seneye göre kendini oldukça geliştirmiş durumda. Splitter'ın daha pasör bir uzun haline gelmesi ve harika bir pota altı savunucusu haline gelmesi,  Mills'ın kenardan gelerek kişisel yetenekleri ile bulduğu skor gücü, Green'in  inanılmaz 3 sayılık tehdidi ve bence OKC serisinin yıldızı Borris Diaw'ın her anlamda inanılmaz gelişimi Spurs'ü harika bir takım haline dönüştürüyor. Maç içerisinde 3 farklı stilde basketbol oynayan bir takım Spurs. Bu onları hücum konusunda adeta durdurulmaz kılıyor.6. adam olarak oynayan Ginobilli takım olarka hücumda tıkandıkları zaman  oyun kurucu rolünü üstlenerek ve sorumluluk alarak  takımı harika bir şekilde yönetiyor. Üstüne Diaw' da oyuna girince harika bir pas takımına dönüşüyor Spurs. Zaten Nba'in normal sezonda en fazla asist üzerinden sayı bulan takımı. Bu makine gibi çalışan düzenin hiç mi zayıf noktası yok?

      Elbette var. Rakip takım Spurs'ün kendi oyununu oynamasına izin vermedikleri zaman ya da onları  oynadıkları oyun dışına ittikleri zaman Spurs  oldukça zorlanıyorlar. Bunun en güzel örneğin,  Dallas serisinde gördük. Diğer büyük bir sorun ise atletik , hareketli takımları savunma konusunda oldukça sorun yaşıyorlar. Her ne kadar rol oyuncuları genç olsa da takımın savunma alışkanlıkları buna uygun değil. Bunun da en güzel örneğini OKC serisinde gördük. Russell Westbrook savunmasında inanılmaz zorlandı Spurs ve delici kısaların savunulması konusunda ne kadar zayıf olduklarını bir kere daha görmüş olduk. Bu savunma zaafları Heat serisinin kaderini belirleyecek sanırım. James ve Wade penetreleri üzerinden gelişecek Heat hücumlarını ne kadar nasıl savunabilecekler büyük bir soru işareti. Hücum kısmında ise Miami'nin enfes topa baskılı savunması karşısında nasıl bir çözüm bulacaklar hep birlikte göreceğiz.

       Onca faktör ve yoğun bir şekilde  intikam duygusu barındıran bu harika serinin hiç bir anını kaçırmayın derim. O yüzden şu yaklaşık 2 haftayı uykusuz geçirmeye şimdiden kendinizi alıştırın derim.

16 Mayıs 2014 Cuma

Nba Playoffs 2014 Batı Konferansı Finali - Tecrübenin Gücü Adına!

     Özellikle batı için oldukça heyecanlı geçen playoff serilerinde doğuda olduğu gibi finale kalan isimlerde sezon öncesi final için en büyük 2 aday olarak gösterilen Oklahoma City Thunder ile San Antonio Spurs oldu. 
    
     OKC zorlu yollardan geçerek finale kadar yükseldi. İlk turda eşleştikleri Memphis Grizzlies ile 7 maçlık
zorlu bir serinin ardından 2. tura yükselebildi. 2. turda ise Clippers ile eşleşen OKC bambaşka hikayeleri
barından bir seriyi geride bıraktı. Clippers serisinde ise ilk maça Chris Paul damgasını vurdu. Sakatlığına rağmen tek başına ilk maçı alan Paul seriye bir anda heyecan ve aynı zamanda gerginlik getirdi. Geçen seneden beri süren Ibaka -  Griffin tatlı sert gerginliği bu seride de sıkça gördük. Chris Paul ve Kevin Durant'in söz atışmaları ise bu gerginliği tavana çıkardı. 2. maçta MVP ödülünü alan Kevin Durant ,  ödülü aldıktan sonra bambaşka oynayamaya başladı. Chris Paul'un Durant' e yaptığı topa baskı karşısında zaman zaman zorlanan Durant yinede harika performanslar ortaya çıkarmayı başardı. Ama her şeyden öte seriyi belirleyen Russel Westbrook'un performansı oldu. Westbrook 4. maçın sonunda maçı kaybettiren isim olurken , 5. maçta ise takıma maçı kazandıran isim oldu. Özellikle 5. maçın sonunda hakemlerin yanlış kararları Clippers'ın yaptığı yanlışlıkla karşılaşmayı mucizevi bir şekilde kazanan OKC 6. maçta işi bitirmeyi başardı. Böyle gerginlikle ve yorgunlukla dolu bir seri sonunda OKC finale yükselmeyi başardı. Peki finale Spurs'ü geçmesi için OKC'nin neler yapması lazım?

          Öncelikle Scott Brooks'un kafa yapısının değişmesi lazım. Değişik savunma tiplerine karşı takımı hala hücum etmekte zorlanıyor. Rotasyon konusunda da büyük sıkıntıları var OKC'nin. Derek Fisher ve Caron Butler hala çok çok uzun süreler alıyor. Harika bir hücum takımına karşı oynayacaklarını hesaba katarsak , bu rotasyon ile savunma konusunda oldukça büyük zaaflar yaşayacaklardır. Hücum konusunda ise hala Durant ve Westbrook'u  tam olarak verimli kullandığını düşünmüyorum. Clippers serisinde Durant'i Paul savunurken, Durant  bir kez olsun potaya yakın sırtı dönük olarak top kullanmadı  ve o maçın kaybedilmesinde oldukça büyük bir nedendi bu. Maç içinde bu gibi ufak ayrıntılar OKC için büyük sorunlar haline dönüşüyor. Çünkü OKC hücumda verimli olduğu sürece ritmini yakalayabilen bir takım ve Spurs karşısında böyle sorunlar onlar için intihar olabilir. Eğer OKC bu seriyi geçmek istiyorsa daha fazla takım olarak oynayıp aynı zamanda daha fazla akıllı oynamak zorunda.

         Spurs ise Playoff'ların en formda takımı olarak finale geliyor. Geçen seneye göre kadroda çok büyük değişiklikler olmasa bile bireysel olarak takımdaki herkes çok büyük yol katetmiş durumda. Özellikle Diaw ve Splitter  geçen seneye göre bambaşka oynuyorlar. Geçen seneye göre belkide en büyük değişiklik Patty Mills. Onun skorer yanı Spurs'ün hücum olarak oyundan düştüğü anlarda oyuna tutunmasını sağlıyor. Hücum sistemleri zaten yıllardır belkide modern basketbol için en iyi seviyede. Normal sezonu şut yüzdesi olarak 2. sırada , asist olarak ise 1. sırada bitirmiş bir takım Spurs. Yeni rol oyuncularının da formda ve etkili oyunu ile şuanda takım olarak en üst seviyedeler. Belki OKC çok koşan , dinamik bir takım olarak Spurs'ün görece yaşlı kadrosuna ters görüyor gibi gözükse de  birebir savunma açısından Durant ve Westbrook'un savunmasını oldukça iyi yapabilecek bir takım. Spurs için en büyük soru işareti ise son Portland karşılaşmasında sadece 10 dk sahada kalabilen Parker'ın sakatlığı. Sol hamstring den sakatlanan Parker'ın durumu hala belirsizliğini koruyor. Aynı sakatlığı yaşayan Chris Paul'u bu sakatlığın ne kadar etkilediğini biliyoruz. Parker'ın seriye yetişmesi durumda ne seviyede olacağı Spurs için çok önemli. Spurs sezonun önemli sayılabilecek bir kısmında da Parker olmadan oynamış olup iyi geçirmiş olsa da Playoff'larda aynı durumun olabilmesi çok zor gibi gözüküyor. Ama ne olursa olsun geçen seneye göre bu kadar büyük yol katetmiş Spurs'ün neredeyse her maç bambaşka performanslar sergileyen OKC karşısında seriyi geçebileceğine inanıyorum. Net olarak söyleyebileceğim tek şey ise saat 5 te kalkıp ya da o saate kadar ayakta durup izlemenize değecek bir seri bizi bekliyor. Oyun açısından iki bambaşka ve harika takımın aynı zamanda tecrübe ve gençlik ateşinin karşı karşıya geleceği bu seri izlerken hepimize büyük keyif verecektir. 

Dipnot : Şu yaşadığımız günler belki basketbol konuşmak - yazmak için doğru günler değil ama biraz olsun gündemden kendimi soyutlayabildiğim ender 1-2 saat geçirmeme sebep oldu.Unutmayın ki adalet elbet yerini bulacaktır. Yaşananların hesabı bir gün elbet sorulacaktır.